MERYL STREEP'E, ÖZELLİKLE AFGAN KADINLARINA VE TÜM DÜNYA KADINLARINA MEKTUP

Dünya 24.09.2024 - 18:08, Güncelleme: 24.09.2024 - 18:35 1102+ kez okundu.
 

MERYL STREEP'E, ÖZELLİKLE AFGAN KADINLARINA VE TÜM DÜNYA KADINLARINA MEKTUP

Bugün, 24 Eylül 2024'te,
Meryl Streep, Birleşmiş Milletler'de Afganistan'daki kadın hakları üzerine yapılan toplantıda bir konuşma yaptı. Şöyle dedi: “Afganistan'daki kadınlar 1919 yılında oy kullanma hakkını kazanmıştı. Bu kültür ve bu toplumun alt üst edilme şekli, dünyanın geri kalanı için bir uyarı niteliğinde. (...) Bugün Kabil'de, bir dişi kedinin bile bir kadından daha fazla özgürlüğü var. Bir kedi, kapısının önündeki basamakta oturup yüzüne vuran güneşi hissedebilir. Bir sincabı parka kadar kovalayabilir. Bugün Afganistan'da bir sincabın, bir kız çocuğundan daha fazla hakkı var çünkü Taliban, kadınlar ve kız çocukları için halk parklarını kapattı. Bir kuş şarkı söyleyebilir ama bir kız söyleyemez ve bir kadın kamusal alanda konuşamaz. Bu olağanüstü bir durum. Bu, doğa yasasının baskı altına alınmasıdır. Taliban, kadınları ve kızları eğitim, iş, hareket özgürlüğü ve ifade özgürlüğünden mahrum ederek, nüfusun yarısını fiilen hapse atmış durumda. Dünyadaki Sünni topluluğa kendi kadınları ve kızlarına eziyet eden ve kendine Sünni diyen Taliban’a müdahale etme konusunda özel bir sorumluluk yüklendiğine inanıyorum. Uluslar bir bütün olarak bir araya gelirlerse Afganistan'da bir değişiklik yaratabileceğini, nüfusun yarısının boğulmasına dur denebileceğini düşünüyorum. Şimdi “Barışın Keskin Ucu” adlı belgesel filmin kısa bir versiyonunu izleyeceğiz. Bu filmin yönetmeni Roya Sadat ve yapımcısı Leslie Thomas’tır. Film, Taliban ile 2020 barış görüşmeleri sırasında yüz yüze oturabilme cesareti gösteren dört Afgan kadın liderin inanılmaz cesaretine ve yorulmak bilmeyen kararlılıklarına kısa bir bakış sunuyor. Bu olağanüstü kadınlarla birlikte burada olma ayrıcalığına sahip olmak hayatımın en büyük onurlarından biridir. Onlar bize cesaret veriyor ve hatırlatıyorlar ki, bir köktendincinin geleceğe dair çarpık korkuları, bir uygarlığı içten içe alt üst edebilir.” Meryl Streep’in şahsiyetinde Afgan kadınları ve tüm dünya kadınlarına cevabımdır: Eğer bugün biz, kadınlar, Türkiye’de bir dişi kediyle aynı özgürlüğe sahipsek, bunu Laikliğe borçluyuz. Türk Anayasası'nın 2. maddesi şöyle der: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Türk kadınlarına seçme ve seçilme hakkı, dünyadaki birçok ülkeden daha önce, 5 Aralık 1934'te verilmiştir. Eğer biz, kadınlar, Türkiye’de erkekler gibi eşit şekilde eğitim alabiliyorsak, bunu Laikliğe ve ‘Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na borçluyuz. Erkekler gibi biz de eşit haklarla ilkokul, ortaokul, lise ve üniversiteye gidebiliyoruz. Eğer Afgan kadınları için Sünni Müslüman topluluğundan yardım istemeyi düşünüyorsanız, sadece uzaktan izlemekle kalacaklarını bilmeniz gerekmektedir. Sünni erkeklerin, sadece kadın hakları için değil, insan hakları ihlalleri için Afganistan'a müdahale etmesini beklemek, en hafif tabirle saflıktır. Müdahale etmesi gereken güç, insan hakları örgütleri ve kadın hakları için mücadele eden tüm sivil toplum kuruluşlarıdır. Biz de eğer Laik bir anayasa ile yönetilmeseydik, okula gidemezdik. Dünya, sadece kendi refahını düşünen erkekler tarafından yönetiliyor. Thatcher’ın dediği gibi: "Bir şeyin söylenmesini istiyorsanız bir erkeğe, bir şeyin yapılmasını istiyorsanız bir kadına söyleyin." Biz kadınlar, kendi haklarımızı savunmalı, sahip olduğumuz hakları korumalı ve dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar baskı altında tutulan kadınlar için adalet aramalıyız.   LETTER TO MERYL STREEP ON BEHALF OF AFGHAN WOMEN AND ALL THE WOMEN IN THE WORLD Today, on 24th of September 2024, Meryl Streep made a speech at the UN meeting on women's rights in Afghanistan. She said:  “The women in Afghanistan received the right to vote in 1919. The way that this culture and this society is upended is a cautionary tale for the rest of the world. (...) Today in Kabul, a female cat has more freedom than a woman.  A cat may sit on her front stoop and feel the sun on her face. She may chase a squirrel into the park. A squirrel has more rights than a girl in Afghanistan today, because the public parks have been closed to women and girls by the Taliban. A bird may sing but a girl may not, and a woman may not in public. This is extraordinary. This is the suppression of the natural law. Taliban stripping women and girls off their freedom of education, employment, movement and expression, they have effectively incarcerated half of their population. As Taliban call themselves Sunni, the Sunni Community has a special responsibility in some way to intervene on behalf of their women and girls. I believe that the International Community as a whole if they came together could affect change in Afghanistan stop the slow suffocation of an entire half of the population who is incarcerated. We're about to watch a very short version of a documentary film called “The Sharp Edge of Peace”. It’s directed by Roya Sadat and produced by Leslie Thomas. It gives us a glimpse of the incredible courage and the tireless commitment of 4 Afghan women leaders, the only women who sat face to face with the Taliban during peace talks in 2020. It’s one of the greatest honours of my life to have the privilege to be here with these extraordinary women. They encourage us and they remind us that a distorted fundamentalist fear of the future can upend a civilization from inside.” This is my response to Meryl Streep, on behalf of Afghan women and women all over the world: If today we, the women have same freedom as a female cat in Turkey, we owe it to the Laicism. Turkish constitution Article 2 says: The Republic of Turkey is a democratic, secular and social state governed by the rule of law; bearing in mind the concepts of public peace, national solidarity and justice; respecting human rights; loyal to the nationalism of Atatürk and based on the fundamental tenets set forth in the Preamble. Women’s right to vote and to stand as a candidate is given us, the Turkish women, on 5 December 1934, earlier than many countries of the world. If we can be educated equally as men and women in Türkiye, we owe this to Laicism and the ‘Tevhid-i Tedrisat Kanunu– The Law of Unified Education’. We can go to primary schools, secondary schools, high-schools and universities as well as men do. If you ask help for the Sunni Muslim community in the world to help for Afghan women, they only watch from a distance. Waiting for the Sunni men to intervene Afghanistan about not only women’s rights but only humans’ right violation is being naive in the lightest words. The power that must intervene is human rights organisations, and all the non-governmental organisations fighting for women’s rights. So, if we weren’t ruled by a secular constitution, we wouldn’t be able to go to school. The world is ruled by men who only think their well-beings. As Thatcher said: “If you want something said ask a man, if you want something done ask a woman.” we, women, must stand up for our rights, keep what’s ours and must seek justice for the oppressed women living wherever in the world.
Bugün, 24 Eylül 2024'te,

Meryl Streep, Birleşmiş Milletler'de Afganistan'daki kadın hakları üzerine yapılan toplantıda bir konuşma yaptı. Şöyle dedi:

“Afganistan'daki kadınlar 1919 yılında oy kullanma hakkını kazanmıştı. Bu kültür ve bu toplumun alt üst edilme şekli, dünyanın geri kalanı için bir uyarı niteliğinde. (...) Bugün Kabil'de, bir dişi kedinin bile bir kadından daha fazla özgürlüğü var. Bir kedi, kapısının önündeki basamakta oturup yüzüne vuran güneşi hissedebilir. Bir sincabı parka kadar kovalayabilir. Bugün Afganistan'da bir sincabın, bir kız çocuğundan daha fazla hakkı var çünkü Taliban, kadınlar ve kız çocukları için halk parklarını kapattı. Bir kuş şarkı söyleyebilir ama bir kız söyleyemez ve bir kadın kamusal alanda konuşamaz. Bu olağanüstü bir durum. Bu, doğa yasasının baskı altına alınmasıdır. Taliban, kadınları ve kızları eğitim, iş, hareket özgürlüğü ve ifade özgürlüğünden mahrum ederek, nüfusun yarısını fiilen hapse atmış durumda. Dünyadaki Sünni topluluğa kendi kadınları ve kızlarına eziyet eden ve kendine Sünni diyen Taliban’a müdahale etme konusunda özel bir sorumluluk yüklendiğine inanıyorum. Uluslar bir bütün olarak bir araya gelirlerse Afganistan'da bir değişiklik yaratabileceğini, nüfusun yarısının boğulmasına dur denebileceğini düşünüyorum. Şimdi “Barışın Keskin Ucu” adlı belgesel filmin kısa bir versiyonunu izleyeceğiz. Bu filmin yönetmeni Roya Sadat ve yapımcısı Leslie Thomas’tır. Film, Taliban ile 2020 barış görüşmeleri sırasında yüz yüze oturabilme cesareti gösteren dört Afgan kadın liderin inanılmaz cesaretine ve yorulmak bilmeyen kararlılıklarına kısa bir bakış sunuyor. Bu olağanüstü kadınlarla birlikte burada olma ayrıcalığına sahip olmak hayatımın en büyük onurlarından biridir. Onlar bize cesaret veriyor ve hatırlatıyorlar ki, bir köktendincinin geleceğe dair çarpık korkuları, bir uygarlığı içten içe alt üst edebilir.”

Meryl Streep’in şahsiyetinde Afgan kadınları ve tüm dünya kadınlarına cevabımdır:

Eğer bugün biz, kadınlar, Türkiye’de bir dişi kediyle aynı özgürlüğe sahipsek, bunu Laikliğe borçluyuz. Türk Anayasası'nın 2. maddesi şöyle der: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Türk kadınlarına seçme ve seçilme hakkı, dünyadaki birçok ülkeden daha önce, 5 Aralık 1934'te verilmiştir. Eğer biz, kadınlar, Türkiye’de erkekler gibi eşit şekilde eğitim alabiliyorsak, bunu Laikliğe ve ‘Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na borçluyuz. Erkekler gibi biz de eşit haklarla ilkokul, ortaokul, lise ve üniversiteye gidebiliyoruz. Eğer Afgan kadınları için Sünni Müslüman topluluğundan yardım istemeyi düşünüyorsanız, sadece uzaktan izlemekle kalacaklarını bilmeniz gerekmektedir. Sünni erkeklerin, sadece kadın hakları için değil, insan hakları ihlalleri için Afganistan'a müdahale etmesini beklemek, en hafif tabirle saflıktır.

Müdahale etmesi gereken güç, insan hakları örgütleri ve kadın hakları için mücadele eden tüm sivil toplum kuruluşlarıdır.

Biz de eğer Laik bir anayasa ile yönetilmeseydik, okula gidemezdik. Dünya, sadece kendi refahını düşünen erkekler tarafından yönetiliyor. Thatcher’ın dediği gibi: "Bir şeyin söylenmesini istiyorsanız bir erkeğe, bir şeyin yapılmasını istiyorsanız bir kadına söyleyin."

Biz kadınlar, kendi haklarımızı savunmalı, sahip olduğumuz hakları korumalı ve dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar baskı altında tutulan kadınlar için adalet aramalıyız.

 

LETTER TO MERYL STREEP ON BEHALF OF AFGHAN WOMEN AND ALL THE WOMEN IN THE WORLD

Today, on 24th of September 2024,

Meryl Streep made a speech at the UN meeting on women's rights in Afghanistan. She said:

 “The women in Afghanistan received the right to vote in 1919. The way that this culture and this society is upended is a cautionary tale for the rest of the world. (...) Today in Kabul, a female cat has more freedom than a woman.  A cat may sit on her front stoop and feel the sun on her face. She may chase a squirrel into the park. A squirrel has more rights than a girl in Afghanistan today, because the public parks have been closed to women and girls by the Taliban. A bird may sing but a girl may not, and a woman may not in public. This is extraordinary. This is the suppression of the natural law. Taliban stripping women and girls off their freedom of education, employment, movement and expression, they have effectively incarcerated half of their population. As Taliban call themselves Sunni, the Sunni Community has a special responsibility in some way to intervene on behalf of their women and girls. I believe that the International Community as a whole if they came together could affect change in Afghanistan stop the slow suffocation of an entire half of the population who is incarcerated. We're about to watch a very short version of a documentary film called “The Sharp Edge of Peace”. It’s directed by Roya Sadat and produced by Leslie Thomas. It gives us a glimpse of the incredible courage and the tireless commitment of 4 Afghan women leaders, the only women who sat face to face with the Taliban during peace talks in 2020. It’s one of the greatest honours of my life to have the privilege to be here with these extraordinary women. They encourage us and they remind us that a distorted fundamentalist fear of the future can upend a civilization from inside.”

This is my response to Meryl Streep, on behalf of Afghan women and women all over the world:

If today we, the women have same freedom as a female cat in Turkey, we owe it to the Laicism. Turkish constitution Article 2 says: The Republic of Turkey is a democratic, secular and social state governed by the rule of law; bearing in mind the concepts of public peace, national solidarity and justice; respecting human rights; loyal to the nationalism of Atatürk and based on the fundamental tenets set forth in the Preamble.

Women’s right to vote and to stand as a candidate is given us, the Turkish women, on 5 December 1934, earlier than many countries of the world. If we can be educated equally as men and women in Türkiye, we owe this to Laicism and the ‘Tevhid-i Tedrisat Kanunu– The Law of Unified Education’. We can go to primary schools, secondary schools, high-schools and universities as well as men do. If you ask help for the Sunni Muslim community in the world to help for Afghan women, they only watch from a distance. Waiting for the Sunni men to intervene Afghanistan about not only women’s rights but only humans’ right violation is being naive in the lightest words.

The power that must intervene is human rights organisations, and all the non-governmental organisations fighting for women’s rights.

So, if we weren’t ruled by a secular constitution, we wouldn’t be able to go to school. The world is ruled by men who only think their well-beings. As Thatcher said: “If you want something said ask a man, if you want something done ask a woman.” we, women, must stand up for our rights, keep what’s ours and must seek justice for the oppressed women living wherever in the world.

Habere ifade bırak !
Administrator Administrator
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mirashaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.